12 Ağustos 2007 Pazar

Hz. İsa'nın Çivileri Çemberlitaş'ta!

Hristiyanlığın Büyük Sırrı: Hz. İsa'nın Çivileri Çemberlitaş'ta!..




Söylentilere göre Hz. İsa'nın çarmıha çakıldığı çiviler, çarmıhın yani kutsal haçın bir parçası ve hatta İsa'nın meşhur "Kutsal Kâse"si İstanbul Çemberlitaş'ın altında olduğuna inanılan bir odada bulunuyor. İşte ayrıntılar:




Katolik dünyası, özellikle de Avrupa, Hazreti İsa ile ilgili hemen her türlü eşyaya, hatta İsa'nın kanı yahut kemiği gibisinden bedenine ait objelere ve İncil'in Vatikan tarafından reddedilen versiyonlarına gayet meraklıdır. İsa ile çok yakın ilişkisi olduğuna inanılan ve Hristiyan inancında büyük önemi olan bir diğer obje de, İsa'nın gerildiği çarmıhın parçaları ve Hazreti İsa'nın elleriyle ayaklarına çakılan çivilerdir. Çarmıh parçalarıyla çivilerin İstanbul'da, Çemberlitaş'ın altında bulunduğu söylenir..


Belgesel kanallarının meraklıları gayet iyi bilirler: Katolik dünyası, özellikle de Avrupa, İncil'in Vatikan tarafından reddedilen versiyonlarına ve Hazreti İsa ile ilgili hemen her türlü eşyaya, hatta İsa'nın kanı yahut kemiği gibisinden bedenine ait olduğu söylenen objelere gayet meraklıdır. Bazı İspanyol ve Fransız kiliselerinde, asırlardan buyana muhafaza edilen ve içerisinde "İsa'nın kanı" olduğu söylenen siyahlaşmış koyu bir mayi ile dolu küçük şişeler vardır. İnanışa göre, Hazreti İsa'yı gerildiği çarmıhtan indiren ilk Hristiyanlardan olan Arimatealı Yusuf, çarmıhtan damlayan kanları İsa'nın 12 havari ile beraber yediği son yemekte kullandığı kaba koymuş, daha sonra şişelere aktarılan ve Hristiyanlar tarafından asırlarca saklanan bu kutsal kan, kiliselerde muhafaza altına alınmıştır. Simsiyah olmuş koyu mayiler, bulundukları kiliselerde senenin belli günlerinde tantanalı ayinlerle Katolikler mü'minlerin ziyaretine açılır. İsa'nın kanı, bugün, bu kana sahip olduklarını söyleyen kiliseler arasında bir cemaat kapma yarışının vasıtasıdır.


HEYKELE GİZLEDİLER
Katolik dünyası, bugünlerde bir başka işle uğraşıyor, yepyeni İnciller keşfediyor. İznik'te dördüncü asırda toplanan Konsil, Hazreti İsa'dan sonra yazılan yüz küsur İncil'in dördünü kilisenin resmi kitabı olarak seçmiş, diğerleri imha edilmişlerdi ama öteki İnciller ile ilgili tartışmalar hep varolmuştu. Konsil'in üzerinden 1400 sene geçtikten sonra, Avusturya'da Barnabas'a ait olduğu söylenen bir İncil ortaya çıktı ve İspanya'da 1970'lerde aynı İncil'in bir başka kopyası bulundu.



Barnabas İncili'ni, 1945'te Mısır'ın Nag Hammadi bölgesinde ortaya çıkan bir başka İncil, Thomas İncil'i; bunu da son senelerde bulunan ve İsa'yı Romalılar'a ihbar ederek idamına sebep olan Yahuda İskaryot'a ait bir diğer İncil takip etti. Bulunan belgeler sadece İncil parçaları değildi. 1946 sonbaharında Ölüdeniz civarındaki Kumran köyünde, Romalılar'dan kalma el değmemiş küplerin içerisinde, Hristiyanlığın ilk yılları hakkında o zamana kadar duyulmamış çok önemli bilgiler veren ama son derece netameli olan tomarlara rastlandı. Tomarlar netameli idi, zira üzerlerinde yazılı olanlar, Katolikler'in resmi inancını zedeler mahiyetteydi ve bu konuda başlayan tartışmalar hala devam ediyor. İsa ile çok yakın ilişkisi olduğuna inanılan ve Hristiyan inancında büyük önemi olan bir diğer obje ise, peygamberin gerildiği çarmıhın parçaları ve çarmıha germe sırasında kullanılan, yani Hazreti İsa'nın ellerine ve ayaklarına çakılan çivilerdir.



Konunun bizim için önemli tarafı ise, çarmıh parçalarıyla çivilerin İstanbul'da bulunduğuna inanılması ama çok az kişi dışındaki İstanbullu'nun bu söylentiden pek haberdar olmamasıdır. İşte, İstanbul, İsa ve çiviler üçgeninin kısa öyküsü: Hazreti İsa'nın ellerine ve ayaklarına çakıldığı söylenen çivilerle gerçek haçın bir parçasının İstanbul'da saklandığı söylenen yer bildiğimiz meşhur Çemberlitaş, daha doğrusu Çemberlitaş'ın hemen altında olduğuna inanılan gizli bir odadır. Çemberlitaş, İstanbul'u 330 yılında kendisine başkent yapan Doğu Roma İmparatoru Konstantin tarafından dikilmiş ve Konstantin, Bizans tarihçilerine göre, taşın üzerine kendisinin bir heykelini oturtmuştu.



Heykelin baş kısmı Roma'nın tanrılarından Apollon'u andırıyordu ve imparatorun gayet dindar olan annesi Helen de, o zamana kadar Kudüs'te muhafaza edilen çivilerle haç parçasını İstanbul'a getirtip oğlunun heykelinin içerisine koydurmuştu. Hatta, bazı tarihçilere göre, Kudüs'ten gelen kutsal eşya sadece haç parçasıyla çivilerden ibaret değildi; İsa'nın son yemeğini yediği meşhur "kutsal kase" ile Hazreti Musa'nın asası da heykelin içerisindeydi.


BURNUMUZUN DİBİNDE
Heykel, 700 sene boyunca o zamanki adı "Forum Constantinus" yani "Konstantin Meydanı" olan alanın ortasındaki taşın tepesinden şehri seyredip durdu ama 11. yüzyılın ilk senelerinde çıkan şiddetli bir fırtınada devrilip parça parça oldu.



Bizanslılar, heykelsiz kalan sütunun tepesine bu defa som altından bir haç yerleştirdiler, sonra taşın altını kazıp buraya bir hücre yaptılar ve heykelin içerisinde bulunan çivilerle haçın parçasını da bu hücreye sakladılar. Emanetler, bugüne kadar Çemberlitaş'ın, yahut tarihteki asıl ismiyle "Konstantin Sütunu"nun altındaki hücrede kaldı. Fatih Sultan Mehmed, İstanbul'u almasından sonra sütunun üzerindeki haçı indirtti ama Hristiyanlar'ın kutsal emanetlerinin konuldukları yerde kalmasını istedi ve zeminin kazılıp hücrenin ortaya çıkartılmasına izin vermedi.



İşte, Da Vinci Şifresi'nin çok önemli ayağı: Söylentiler doğruysa Hazreti İsa'nın çarmıha çakıldığı çiviler, çarmıhın yani kutsal haçın parçası ve hatta İsa'nın meşhur kasesi, hala Çemberlitaş'ın altında bulunuyor... Bu yazdıklarımı okuyup da sakın ola ki "Haydi, gidip Çemberlitaş'ın altını iyice kazalım ve işin aslını öğrenelim" demek istediğimi zannetmeyin. Sadece Da Vinci Şifresi'nin gündemden inmediği ve sık aralıklarla yepyeni İnciller'in bulunduğu bugünlerde Hristiyan dünyası için çok önemli olan bazı kutsal eşyanın burnumuzun dibinde bulunma ihtimalini hatırlatmak istedim, o kadar...

Hiç yorum yok:

 
eXTReMe Tracker